Osmanlıların nezaket ve estetikliği zirveye taşıyan bir medeniyet kurduğunu, vicdan sahibi herkes kabul ediyor. Onlar tüm meslekleri simgeleyen isimleri koyarken, çalışanı rencide etmemeyi becerebilmişlerdir. Günümüzde genel tuvaletlerde çalışanlar için daha çok “Tuvaletçi” tabiri kullanılırken, onlar bu mesleğe “İbrikçilik”, bu işi yapan insanlara da “İbrikçi” unvanını kullanmışlardır.

 

Niyetim size tarihten bahsetmek değil. Bunun derinlemesine tahlilini yapacak uzman kişiler zaten var. Sadece tarihi iyi okumayı tavsiye edebilirim. Çünkü “geçmişini bilmeyen, geleceğe güvenle bakamaz” demiş atalarımız. Ama sizinle bu ibrikçilerden birinin hikâyesini paylaşabilirim.

 

O tarihlerde ibrikçinin mekânına gelen hacet sahibi bir kişi, telaşla sıralanmış ibriklerden birini kaptığı gibi ihtiyacını gidermek için boş olan kabine seyirtmek istemiş. Ama gür bir ses onu durdurmuş “Bre ne yaparsın!” Adam şaşkın ve telaşlı ibrikçiye bakarken, aynı gür ses “Onu değil.. şunu al!” demiş. Adam her saniyenin kendine verdiği ıstıraptan, tartışmaya mecali ve zamanı yokmuş. İstemeye istemeye denileni yapmış.

 

İşini bitirip dışarı çıktığında kafasına takılan bu talimatın sebebini öğrenmek istemiş. İbrikçiye “Be hey ibrikçi; benim hacet için aldığım ibrik, sırası gelen ibrikti. Neden bana onu bıraktırıp, orta yerdeki ibriği aldırdın?” demiş. İbrikçi, önemli bir iş yaptırmanın verdiği bilgiçlik ve böbürlenmeyle, sesine tam bir ciddiyet katarak pala bıyığını burkmuş. Bir kaşını da şööyle kaldırarak, “biz burada neciyiz?!” demiş…

 

Her meslek gibi bu işin de önemsiz olduğunu söylemek istemem. Ama önemi de bir yere kadar. Ben burada iş yapıyorum, bu iş çok önemlidir. Bundan daha önemlisi yok demek ne kadar doğru? Peki, yetki verilen kişilerin, bu unvanlarından güç alarak sırf kendi egolarını tatmin etmek için yapılması gerekli olan işi engellemelerine ne demeli? Ben bu tür davranış sergileyen kimseler için  “ibrikçilik” tabirini kullanıyorum. Hani şu “biz burada neciyiz?! ” meselesi.

Bu ibrikçilere toplumun her kesiminde, her kurumunda rastlamak mümkündür. Bu evde baba olur, ev halkına kök söktürür. Her şeyi o iyi bilir. Çünkü parayı o kazanıyor. Ekonomik güç ondadır ve üstüne üstlük “baba”dır. O halde haklıdır. Anne olabilir, evin her santimetre karesinin hesabını özellikle çocuklardan çok iyi sorar.

 

Şirketlerde danışma görevlisidir, gelen vatandaşlara öyle kasım kasım kasılır ki, onu başbakan zannedersiniz. Hele hele şef ya da Maazallah müdür filan olursa, yandı vatandaş veya personel. Ramazanda pide fırınlarındaki görevlileri iftar saati yaklaşırken bir gözlemleyin, Arasındaki ibrikçileri hemen fark edeceksiniz. Apartman yöneticimiz ibrikçi …. beyden az çekmedik. Şükür seçimlerde başkasını seçtik te kurtulduk.

Bir firmada yöneticiyim ve firmanın müşterilere verilecek promosyonlar için belirlediği kurallar var. Odama giren elemanım, müşterisine bu hediyeyi vermek zorunda kaldığını, ama kurallara uymadığı için benden yardım istediğini söyledi. Onu dinledikten sonra, yaptığının firmamız çıkarlarına uygun olduğuna kanaat getirdim. Talep fişini imzalayıp, depodan almasını söylüyorum.

 

Orada da bir ibrikçimiz var; depocu … bey. “Olmaazz da olmaz” diye diretiyor. Morali son derece bozuk personel gelip “müdürüm; sizin parafınızı gösterdim. Ama veremem kurallara aykırı diyor. “ oturtup sakinleştirdikten sonra, ben arıyorum. Cevap yine aynı… Serde biraz Karadenizlilik ve gençlik olunca, şimdi eğitimlerde anlattıklarımızın tersine, benim keçiler geliyor. “yahu kardeşim; ben uygun gördüm ve imzaladım. Bu ne demek? Ben sorumluluğu alıyorum demek. Bunun hesabını sana mı, yoksa bana mı soracaklar?! Derhal o ürünü ver, işi yokuşa sürme. Sebebini öğrenmek istiyorsan, gel açıklayayım. “ diye oldukça sert çıkışımdan sonra bu işi güç bela hallediyoruz.

 

Sevgili dostlar; her yapılan işte mutlaka kurallar hesaba katılmalıdır. Ancak, usul ve kurallar yeterli gelmediğinde, inisiyatif devreye girmek şartıyla. Yoksa kraldan fazla “kralcı”larımızın sayısı öyle bir artar ki, bu ibrikçilerden adım atamaz hale geliriz. Allah hepimizi ibrikçilerin şerrinden korusun.

Siz siz olun, sakın ibrikçilerle karşılaşmamaya özen gösterin. Oldu ya, karşılaşmak zorunda kalırsanız, kararlılığınızı sözlerinizden önce duruşunuzla belli edin. Edin ki, pabucun pahalı olduğunu anlasınlar. Ama bunu iyi bir yapmanız için, beden dilinizi ve ses tonunuzu iyi kullanmanız gerekiyor. Eğer efelenerek halletmeye çalışırsanız, bazen zararlı bile çıkabilirsiniz. Yaşadıklarınız ve gözlemlerinizde bu tecrübeniz olduğunu tahmin ediyorum.

 

Hepinize ibrikçiler karşısında sabır ve metanet diliyorum. Esen ve şen bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

 

 

Not:

Bizimle her daim iletişimde olmak istemez misiniz? Kolay bir yöntemi var: Öncelikle Telegram programını cep telefonunuza indirmeniz, sonra da aşağıdaki linke tıklayarak grubumuza üye olmanız yeterlidir. Ayrıca arkadaşlarınızı da davet edebilirsiniz.

Masa üstü veya dizüstü bilgisayarı kullananalar ayrıca bu versiyonu da kullanabilirler. Büro çalışanları için bu çok rahat kullanım sağlıyor.

https://t.me/joinchat/Mx8-YEy8xTuLUISTykoMfw

Grupta görüşmek üzere.. bekliyorum..

  • Makalelerin altına yorum yapmanız bizi sevindirir.
Önceki İçerikBİR OLAYIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Sonraki İçerikYENİDEN HASBİHAL (1)
1966 yılında Zonguldak’ta doğdu. İlk, ortaokul ve liseyi burada bitirdikten sonra 1997’de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu. Tahsil hayatının tamamına yakının süresini, aynı zamanda ticari çalışmalarda bulunarak geçirdi. Birçok firmada personel, ara idareci ve idareci olarak görev aldı. Sivil toplum kuruluşlarında çeşitli kademelerde görev aldı. Ticari hayatını sürdürürken, davranış psikolojisi alanında aldığı formel eğitimler aldı. Kendini tanıma, özgüven - motivasyon ve etkili iletişim becerileri alanında eğitimler vermeye başladı. Bu çalışmaları yanında, uzmanlık sahasıyla ilgili makaleler yazıyor. Bazı firmalara performans ve eğitim danışmanlığı yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here