Daha önce de bahsettim; Aslında bu yazı dizisinin eski versiyonunu bundan oldukça kısa, içeriğini daha yüzeysel olarak kaleme almıştım. Ama ülkemizde (özellikle büyük şehirlerimizde) konu o kadar derin bir yaraymış ki, sonunda orijinalini oldukça genişleterek ve makalelerin sayısını arttırarak sizlere sunmanın daha doğru olacağına kanaatine vardım. Bu arada sizlerden gelen bazı değerli bilgiler için, katkıda bulunan arkadaşlara ve ilgiyle takip ettiğiniz için hepinize sonsuz teşekkür ediyorum.

Özellikle Bandırma’dan Serhat, Erzurum’dan Ayşe, Hannover’den Haluk, İzmir’den Rabia, Ankara’dan Turgut, Manisa’dan Latife, Trabzon’dan Selvi, Lizbon’dan Zahide hanım ve beylere çok müteşekkirim. Her bilgilerini şimdi kullanamasam da, ilerleyen zamanlarda başka yazı serilerinde kullanacağımdan emin olabilirler.

 

Artık stresin istenen veya beklenmedik değişimden, sinsi stres faktörlerinden, kişisel (genetik ve kültürel miras yoluyla) eğilimlerden veya içinde bulunduğumuz fiziksel ortamlardan kaynaklandığını biliyorsunuz.

 

Herhangi bir durum sebebiyle strese maruz kalmamanız, söz konusu durumu nasıl algıladığımıza bağlıdır. Hayatın “buz pisti” benzetmesini hatırladınız mı? Hani şu bazılarımız üzerinde keyifle kayarken, kimilerimiz ise (bırakın kaymayı) düşüp bir yerlerini kırdığı pisti. Hatırlamadık deyenleriniz varsa, eski yazılarıma müracaat edebilirler. İçinde bulunduğumuz olumsuz durumu bir tehdit olarak değil, aşılması gereken bir engel olarak görürsek (kim bilir, istemeden elimize gelen fırsatlar da olabilir), hayatımızda daha az stres yaşamayı başarabiliriz.

Normalin üstünde veya altında stres yaşıyorsanız, bu durum kendini bazı belirtilerle ortaya koyar. Bunları daha önceki yazılarda işledik. İşte bu belirtiler ortaya çıktığında, stresi kontrol altına alacak girişimlerde bulunmazsak, önlemlerimizi almazsak, yaşadığımız stres bizi tükenişe götürür.

 

Geçen yazıda stresin belirtilerini konuştuk. Bu hafta da, stresi nasıl kontrol altında alıp yönetebiliriz, bundan bahsedelim. Her davranışımızda olduğu gibi kısa vadeli çözümler, uzun vadeli büyük sorunlarla yüzleşmemize sebep olur.

 

Ama kısa vadede sorunlarımızla yüzleşip (bu arada onun sıkıntılara da bilinçli bir şekilde tahammül ederek) çözü yollarına odaklanırsak, uzun vadeli rahata kavuşuruz. Ben bunu eğitimlerimde; “Uzun vadeli rahat için, kısa vadeli sıkıntılara katlanmak gerek” diyerek özetliyorum. Bunlara D K Y B adımları diyebiliriz.

 

(Devam Edecek)

Not:

Bizimle her daim iletişimde olmak istemez misiniz? Kolay bir yöntemi var: Öncelikle Telegram programını cep telefonunuza indirmeniz, sonra da aşağıdaki linke tıklayarak grubumuza üye olmanız yeterlidir. Ayrıca arkadaşlarınızı da davet edebilirsiniz.

Masa üstü veya dizüstü bilgisayarı kullananalar ayrıca bu versiyonu da kullanabilirler. Büro çalışanları için bu çok rahat kullanım sağlıyor.

https://t.me/joinchat/Mx8-YEy8xTuLUISTykoMfw

Grupta görüşmek üzere.. bekliyorum..

  • Makalelerin altına yorum yapmanız bizi sevindirir.

 

 

 

Önceki İçerikSTRES YÖNETİMİ – 14
Sonraki İçerikSTRES YÖNETİMİ – 16
1966 yılında Zonguldak’ta doğdu. İlk, ortaokul ve liseyi burada bitirdikten sonra 1997’de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu. Tahsil hayatının tamamına yakının süresini, aynı zamanda ticari çalışmalarda bulunarak geçirdi. Birçok firmada personel, ara idareci ve idareci olarak görev aldı. Sivil toplum kuruluşlarında çeşitli kademelerde görev aldı. Ticari hayatını sürdürürken, davranış psikolojisi alanında aldığı formel eğitimler aldı. Kendini tanıma, özgüven - motivasyon ve etkili iletişim becerileri alanında eğitimler vermeye başladı. Bu çalışmaları yanında, uzmanlık sahasıyla ilgili makaleler yazıyor. Bazı firmalara performans ve eğitim danışmanlığı yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here