Yıllar önce, yani gençlik yıllarımda sert, bir o kadar da çalışanlarına duyarsız görünen satış müdürümüz vardı. Ne yapsak onun gözüne girmemiz imkânsız gibi görünüyordu. Her fırsatta bizi haşlamak, fırça atmaktan adeta en büyük bir keyif alırdı. Yaptığımız iyi şeyler için bile bir kenarından köşesinde olumsuzluk bulup bize fırçayı basardı. Bir gün canıma tak etti. “-Yahu şu adamın beğendiği bir şey olmayacak mı? Nedir bundan çektiğimiz! “ diye düşünürken şirketimizin babacan, yaşça bizden oldukça büyük Tarık ağabeyin dikkatini çekmişim. Beni yanına çağırdı. Neden bu kadar endişeli ve üzüntülü olduğumu sormasıyla ben içimde ne varsa ortaya döktüm.
Beni şefkat dolu tebessüm ile sabırla sonuna kadar dinledi. “- Koçum bütün tasan bu mu?” diye sormaz mı?. Ona olan saygım olmasa, nasıl bir tepki göstereceğimi tahmin edersiniz. Elini omzuma koyarak bu haftaki futbol maçlarının sonuçlarını sordu. Futbolla aram çok iyi olmasa da, derbi maçlarının sonuçlarının çevremde en önemli gündem olduğu için bilmemek imkânsızdı. O hafta maçı Fener bahçe kazanmıştı. Bunu Tarık ağabeye söylediğimde, ikinci soru geldi “- Müdür bey hangi takımı tutuyor?” Ona “-Bunu bilmeyecek ne var; adam kaç gündür fener bahçe kaşkolü ile işe geliyor.” dedim. Bana aramızda bir sevgi bağı kurmak için bir fırsat olduğunu, bir bahane ile onu kutlarsam ilk adımı atabileceğimi söyledi. Bunun asla bir yağcılık olmayacağının da altını çizdi. Ama bir şartla; aşırıya kaçmadan yaparsam.
Gerçekten de bu ve bunun gibi olaylarda çevremdeki insanları ve tabiî ki müdürümü kutlamamdan dolayı ilişkilerimizde ciddi bir ilerleme oldu. Benim tuttuğum takım kazandığında müdür bey beni özellikle kutlamayı ihmal etmiyordu. Bu bazen onun takımının yenildiği haftalara denk gelse de, bu centilmenliği gösterdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Beni tuttuğum takım mı? Bırakın o da benim sırrım olsun. Şaka bir yana, bu hadisede Tarık ağabeyin Katkısı ile müthiş bir gerilimden kurtulmuştum. Sizin çevrenizde böyle babacan, müşfik kimseler yok mu? Tabi ki vardır.
Stres çoğunlukla zaman baskısı hissettiğinizde ortaya çıkar. İşlerin yetişemeyeceği endişesi, son dakika koşuşturmaları buna en güzel örnek olsa gerek. Az önce bahsettiğimiz gibi stere sebep olan şey dış etken değil, bizim bu etkeni yorumlama tarzımızdır. Ama işin iyi tarafı, bizden kaynaklanan stersin, aslında tüm kontrolünün elimizde olmasıdır. O halde bunu biz üretiyorsanız, neden biz yok etmiyoruz?
Dış etkenlerden en çabuk etkilenen kimseler, müşkülpesent insanlardır. Yani mükemmeliyetçi melankolikler. Ayrıca gerçekleşmesi o an için oldukça zor görünen idealleri olan insanların hemen bunu gerçekleştirme istekleri. Oysa idealler iyi olmakla beraber, realiteyi gözden kaçırmak ne kadar doğru?
Yeri geldikçe eğitimlerimde dilimde pelesenk olan bir sözümü sizinle de paylaşmalıyım; “Hepimiz realiteyi göz ardı etmeden, ideallerimize doğru ilerlemeliyiz.”
Dostlar; yaşamın oldukça kaygan zeminli bir piste benzer. Ama kimimiz düşerek bir yerlerimizi kırıp acılar içinde kıvranırken, kimimizin de aynı zeminde ustalıkla kayarak müthiş keyifler çıkardığını, mutlulukla coşar. Hakikaten de herkesin karşılaştığı şeyler çok farklı olmamakla beraber, aldığı sonuçlar farklı oluyor.
Bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim isterseniz. Bu arada herkes kendine iyi bakmayı, burada paylaştığımız bilgileri hayatına uygulamayı sakın ihmal etmesin. Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir dünya buna bağlı çünkü.
(devam edecek)
Not:
Bizimle her daim iletişimde olmak istemez misiniz? Kolay bir yöntemi var: Öncelikle Telegram programını cep telefonunuza indirmeniz, sonra da aşağıdaki linke tıklayarak grubumuza üye olmanız yeterlidir. Ayrıca arkadaşlarınızı da davet edebilirsiniz.
Masa üstü veya dizüstü bilgisayarı kullananalar ayrıca bu versiyonu da kullanabilirler. Büro çalışanları için bu çok rahat kullanım sağlıyor.
https://t.me/joinchat/Mx8-YEy8xTuLUISTykoMfw
Grupta görüşmek üzere.. bekliyorum..
- Makalelerin altına yorum yapmanız bizi sevindirir.