Randevu, zamanımızı planlamanın önemli yöntemlerindendir. İki taraf, bir konu hakkında beraber çalışmak veya onu tartışmak için bir araya gelmek ister. En uygun zamanı ve mekânı belirler, sonunda bir araya gelirler. Aslında bu iki taraf için de bilgi alışverişi ve uzlaşmaya varmak için bulunmaz bir fırsattır. Tabi iki tarafta samimiyse bu böyledir.. Neden böyle söylüyorum, çünkü ülkemizde randevu saatine uymak, adeta eli karşı tarafa göre zayıf olanın ödevidir. Güçlü olan taraf, saatini dilediği gibi değiştirebilir ya da iptal edebilir.
Şirket yöneticileri eğitimlerimde randevu konusunu işlerken, idarecilerin ortalama itirazları şu şekilde oluyor; “hocam, ne yapabilirim.. o an daha önemli bir işim çıkıyor. Dolayısı ile randevuma katılamıyorum.” Onlara; “peki karşı tarafın durumunu ne olacak?” diye sorduğumda. “Bizde amirlerimiz ve üst makamlardan aynı muameleyi görüyoruz” diyerek, aslında işin mantığını açıklıyorlar; ben üstünüm, sen bekleyebilirsin!
İşte bu uygulamanın benzerini, 12 gün öncesinden anlaşmamıza rağmen bir belediye başkanıyla olan randevumda bende yaşadım. Vaktinde resepsiyonda hazır bulunmama rağmen, bir türlü görüşme yapamadık. Bir süre sonra özel kalem müdürüne sebebini sorduğumda, iki arada bir derede kalmanın ezikliğiyle başkanı aradı. Kısa bir süre sonra başkan kapıda göründü. Bildik rutin iltifatlardan sonra: “yav hocam, kusura bakma acilen başka bir yerdeki programa yetişmem gerekiyor. Biz bunu başka bir güne erteleyelim mi? Kusura bakmazsın değil mi?” mazeretiyle tokalaştık. Tabi bende espriyle karışık, “Sayın başkan, nasip olursa ben bakan olduğumda bu randevumuz sağlama biner de, görüşmemizi yaparız.” dedim ve ayrıldık. Bir sonraki yazımı siyasilerimize tavsiyeler başlığı ile kaleme alacağım. Tam da yerel seçim atmosferinde buna ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Sevgili dostlar; insanın makamı ve mevkisi ne olursa olsun, öncelikle insan olmanın erdemi gereği herkes ile eşit olduğunu, makam ve her türlü sosyal statüye bağlı unvanların sadece ve sadece görevi gereği olduğunu unutmamalı. Yaratıcı bizi eşit yaratmadı mı? Kendisine getirilen turfanda üzümü halkın tatmadığını gerekçe göstererek reddeden Hz Ömer’in tutumu da bize bunu göstermiyor mu?
Yaza yaza satırların sonuna geldik gelmesine de, bu hamur daha çook su kaldırır. Sahi, aranızda Hz. Mevlana’nın Mesnevisini kütüphanesine ilave etmeyeniniz var mı? Olmayanlarınız sakın üzülmesin, hemen bir kitapçıya uğrayıp, satın alsın. Bu sütunlarda anlattıklarımızın neredeyse tamamı bu külliyatta var. Birde Sadi Şirazi’nin Bostan Gülistanını unutmayalım. İnsanoğlu güç kazandıkça yaratılış gayesinden uzaklaşıp, başkalaşabiliyor. Bu tür kaynaklar herkese sosyal ortamdaki asli görevlerini hatırlatan nadide, bulunmaz kaynaklar. Sakın ola ki “bunlar hangi devirde yazıldı, biz hangi asırdayız!?” diyenleriniz olmasın. Sizin olduğuna ihtimal vermiyorum. Ama çevrenizde bu vehime, bu düşünceye kapılanlarla karşılaşırsanız, onlara Âdem babadan beri insanların karşılaştıkları olaylar ile sorunların değişmediğini söyleyin. Değişen tek şey, kullanılan araç gereçler. Hepsi bu…
Hepinizi en kalbi, en içten sevgiyle selamlıyor, esenlikler diliyorum. Umut ve sevgiyle…
Not:
Bizimle her daim iletişimde olmak istemez misiniz? Kolay bir yöntemi var: Öncelikle Telegram programını cep telefonunuza indirmeniz, sonra da aşağıdaki linke tıklayarak grubumuza üye olmanız yeterlidir. Ayrıca arkadaşlarınızı da davet edebilirsiniz.
Masa üstü veya dizüstü bilgisayarı kullananalar ayrıca bu versiyonu da kullanabilirler. Büro çalışanları için bu çok rahat kullanım sağlıyor.
https://t.me/joinchat/Mx8-YEy8xTuLUISTykoMfw
Grupta görüşmek üzere.. bekliyorum..
- Makalelerin altına yorum yapmanız bizi sevindirir.
Bende böyle insanların karşısına makam-I mevkimde ağırlamayı, ağırlarken de çok önemli ve acil görüşmesi gereken misafirim vesilesiyle; sizinle görüşmeyi başka bi zaman yapalım falan bey, falan hamım diyebilmeyi ne çok isterdim….